Skip to content

Online İtibar Yönetimi

Sosyal Medya ile ilgili olarak sorulan soruların doğası pazarın dinamikleri ve sektörün gelişimiyle beraber değişmeye başlıyor. Geçtiğimiz günlerde Sosyalmedya.co spesifik bir dosya konusu belirlemişti: Online itibar yönetimi kimin işi?

İletişimi bilmeyen bir profesyonelin dijital iletişimi hakkıyla yapma şansı yok ve hiçbir zaman da olmayacak. Ancak tam tersi, yani dijital iletişimi bilmeyenlerin iletişim yapması, sosyal medyanın bundan yıllar sonra baktığımızda “toz bulutuydu” diyebileceğimiz günümüzdeki şartlarında maalesef mümkün. Bir süre sonra, bunun da pratik sebeplerle imkansız hale geleceğini düşünüyorum.

Sosyalmedya.co’nun sorduğu sorunun cevabına gelince, benim yanıtım oldukça basit: Markalar, iletişim ortaklarını doğru bir süzgeçten geçirdikten sonra kurumlarını dijital iletişimde kime emanet etmek istiyorlarsa, onların işidir.

Elbette ki Sosyal Medya’nın dinamiklerinden haberdar olmayan bir “offline” PR ajansı da, hayatında bir kriz yaşamamış yeni yetmenin geçen ay kurduğu sosyal medya ajansı da, yanlış partnerler olacaktır. Mesele ajansın kökeni değil, iletişim yönetimi birikimini, dijital iletişimin dinamiklerini kavrayıp kavramadığı, markaya bu alanda vizyon ve doğru uygulama sunup sunamadığıdır. Sadece dijital dünyayı değil, eski okulun eskimeyen iletişim yönetimini de bilen ama  yeni nesil iletişimde de uzman bir partner seçimi ve bunun kriterlerinin irdelenmesi, “bu iş kimin tekelinde olsun?” sorusundan daha öncelikli olmalıdır diye düşünüyorum.

Vizyon (neden yapılacağı, nereye gideceği) ve uygulama (ne yapılacağı , nasıl yapılacağı) hiçbir “ajans ırkı”nın tekelinde değildir, böyle bir genelleme yapmak da çok doğru olmayacaktır. Elbette istisnalarıyla beraber, sektörde genel olarak dijital iletişimi anlamaktan çok uzak bir iletişim ajansı güruhu olduğu için,  çoğu kişinin yüzeysel cevabı, bu işi dijital kökenli kurumlara vermek yönünde. Eğer bu ajans iletişimi biliyorsa, sorun da yok zaten.

Bir de sadece “Dijital PR”a odaklanmış olan ajanslar var. Ben bu oluşumların – varolan misyonları sadece bu ise – marjinal kalacağını ve yine dijital alanda ama daha bütünsel bir yaklaşımla iletişim çözümleri getirerek hayatta kalabileceklerini düşünüyorum.En azından şu anda Türkiye pazarındaki durum maalesef bu.

Hatta bunu biraz daha ileriye götürerek, Sosyal Medya projeleri ile web marketing arasındaki çizginin yok olmaya başladığı bir dönemde, “Sosyal Medya Ajansı” denen yapının da, salt bu tanım ve hizmet yelpazesi ile tek başına ayakta kalması çok mümkün değildir.

Bu kadar hızlı ve yoğun bir dönüşümün olduğu dijital pazarlama iletişimi alanında, djital ajans dene yapının da, sosyal medyayı basit bir araç olarak görmesi durumunda tüketici davranışlarını külliyen ıskalaması ve markalarına doğru hizmet verememesi çok mümkün.

Dijital iletişim, yepyeni bir bakış açısı. Offline PR’ın hayatında dert etmediği uzun kuyruktaki konuşmalarla… Kurumların iletişim dendiğinde tüm fonksiyonlarına nüfuz eden bir kavramı anlaması gerektiğini tokat gibi vurarak anlatmasıyla…Arama motoru sonuçlarındaki algı yönetimiyle…Teknolojiyi çok iyi bildiği için, bazen teknoloji için iş yaptığı yanılgısına düşebilen yeni nesil (ve zıpkın gibi!) kafalarla… ve daha bir çok kendine has özelliğiyle, yepyeni bir disiplin. Ama kökeni ve dayanağı iletişim disiplini.

Kendisini dijital kökenli tanımlayan tüm kurumların (ister dijital ajans ister dijital PR ajansı), minik bir iğneyi yine kendilerine batırması gerekiyor. Dijitalde yaşayan ajansların, dijital olmayan iletişimi küçümsemeden önce, oradaki tecrübelerden, bu alandaki üstadların birikiminden yararlanmak gibi bir zorunlulukları var. Bu arada dijital alandaki ajansların yaptığı işe, her kulvardaki klasik ajansların “alırız birkaç çocuk biz de yaparız” ön yargısı ile (bunun böyle olmadığını söyleseler de) yaklaşmaları, maalesef zamanı ıskalamalarıyla sonuçlanıyor. Hatta dijital ajans satın almak bile, eğer o ajansı kendi yapınız içerisinde bir “cubicle” olarak görüp, eleman ve kaynak transferi gibi yönetirseniz, bir  işe yaramıyor. Tüm çabalarına rağmen dijital merkezli bakamamak, klasik ajansların en büyük eksikliği.

Bununla beraber, son 2-3 yılda sayıları hızla artan dijitalde doğmuş bir çok ajansın, iletişim kültürü oluşturabilecek kadar çok iş ve iletişim vakası tecrübesi maalesef yok.  Hal böyle iken, ne offline tarafın dijital ajansa, ne de dijital ajansın offline ajansa köylü muamelesi yapması kadar komik bir durum yok.  Hele de,  sektörel aşağılık komplekslerinden arınmış bir şekilde yeni nesil ajans dünyası yaratmak için çabalamaları gerekirken…Müşteri, bunu beklerken.

Gelecek, ne “sosyalcinin” ne “dijital”dekinin ne de “offline”dakinin. Uzunca bir süreden beri, Project House’un kulağının küpesidir: Gelecek, melezin olacak!

Serhat Akkılıç  –  www.twitter.com/sakkilic

Yönetici Ortak
Project House

This Post Has 0 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back To Top
Search